FOTOMAKALE
Dedeler yaptırır,
Babalar kullanır,
Çocuklar satar.
Antika, eskiden kalma eşyaların
ortak adıdır. Tarihsel bir döneme ait olan eserler antika olarak ifade edilir.
Eşya ne kadar çok geçmişe ait ve nadir bulunan bir eserse ve ne kadar iyi
korunmuşsa antika değeri de o kadar artar.
Antika eşyalar birbirine devredilme,
müzayede salonlarında veya antika dükkânlarında satılmanın yanı sıra, sayıları çok
az da olsa antika pazarlarında da satılmaktadır. Ülkemizde kurulan antika
pazarlarından birisi de, Ankara Antika Eşya Pazarı’dır. Ankara Antika Eşya Pazarı
her ayın ilk pazar günü Aşağı Ayrancı Pazar Yeri’nde kurulur. Daha önce farklı
yerlerde kurulup dağılan antika pazarı yaklaşık iki-üç yıldır tekrar Ayrancı Pazarı’nda
kurulmaya başlanmış.
Anadolu Antikacıları Kültür ve Yaşatma Derneği
Başkanı Şükrü SARI antikayı, “geçmişin günümüzdeki görünümü” olarak
ifade ediyor. Bu pazardaki antika ve eski eşyaları “dedeler yaptırır, babalar kullanır, çocuklar ise satar.” diyor.
Satıcı ve alıcısıyla birçok kişinin buluştuğu bu
yerde kime sorarsanız sorun antikacılığın genelde bir “gönül işi” olduğunu ifade ediyorlar. Antikacılık, bazı satıcılar
için babadan kalma bir meslek, bazısı için kendi geçim kaynağı, bir kısmı içinse
bir yaşam biçimi.
Yüksek tahsil yapmadığını ancak “alaylı”
olduğunu ifade eden Yücel GÜLDALI ise antikacılık konusunda şunları söylüyor:
"Antikacılık, geçmişten günümüze gelen yerleşik kent
kültürlerinin hâkim olduğu yerde, halk kitleleri tarafından geçmiş kültüre
yönelik özlemden dolayı ilgiye mazhar oluyor. Ekonomik sıkıntıların yaşanması
doğrudan halk kitlesinin alım gücüne yansıdığından satışta sıkıntı çekiliyor.
Sonuçta elde edilen ise “karşılıklı
görsel tatmin”."
Pazarda belirli düzeyde satış olsa
da karşılaşmaların bir kısmı gerçekten de “karşılıklı görsel tatmin”den öteye
geçmiyor. Şükrü SOYLU’ya göre müşteri ve esnafın tanınması adına güzel bir
olay, ama daha fazla satıcının pazar yerine gelmemesinden de şikâyetçi. “Burada
yapılan iş antika sevenlere bir hizmet. Ancak ekonomik sıkıntılar antikacılığı
olumsuz etkiliyor. Ayrıca pazarın kurulduğu gün aynı zamanda organik ürün
pazarının da olması antika pazarını sınırlıyor.“ diyor.
Pazarın renkli satıcılarından bir
diğeri de İbrahim KOÇAK, nam-ı diğer “Kel İbo”. Antikacılık O’nun için ekmeğini
çıkardığı mesleği. “Bir ay topluyor, sonra da burada satıyoruz.” diyor.
İbrahim Bey’in ziyaretçisi olan Çakır Mehmet ve etrafındakiler gözümüze çarpıyor. Koyu bir sohbet var. Çakır Mehmet neşeli bir büyüğümüz. Kandillere meraklı olduğunu ve zaman zaman pazara geldiğini söylüyor. Yüzüklerle de arası iyi.
Bize kavalla bir resital veren Mehmet Amca’nın önünde
duran eski çerçeve gözüme çarpıyor. Fotoğraftaki kişi ile Mehmet Amca’yı
özdeşleştiriyorum. Eski bir askere ait olan fotoğraf tarihin içinden gelen bir
gurur abidesi gibi duruyor.
Pazarın renkli simalarından biri de
Sefer KARAKAŞ. Alıcı olarak antika pazarının müdavimlerinden olan Sefer Bey
“Piyasada bulamadığım malları burada bulabiliyorum. Bir kişinin beş kuruş
vermediği malı beş bin liraya alırım. Sanat değeri olan malın, değerini
anlamayan bilmez.” diyor. Aldığı bazı antikaları kullanıyor, bazılarını tamir
ediyor ve vitrine koyuyormuş. Böylece antika değeri olan eşyalar hayata
geçiyor.
Antika pazarına girildiğinde sanki
tarihin nefes alıp verdiği bir yere girmiş oluyorsunuz. Burası tarihin
derinliklerinden gelen çeşitli objelerin su yüzüne çıktığı ve el değiştirdiği
bir yer. Geçmiş burada canlanıyor ve anlam kazanıyor. Kıymetini bilen ellerde
gerçek değerini buluyor.
Pazarı ışıl ışıl aydınlatan objeler
ise camlar. Geçmişten gelen ışıltılarıyla rengarenk, şişeler, fincanlar,
biblolar, parfüm şişeleri, pazara ayrı bir hava katıyor.
Geçmişten günümüze kadar yapısını ve renklerini
koruyan türlü türlü cam eşya ya şöyle derinden bir bakınca sanki “antika
pazarına nur yağdı” dedirtiyorlar.
Pazarda gezerken ilginç anlara da
rastlıyoruz. Bir pazarcının elindeki kılıcıyla objektife takılması bana sanki
bir samurayın kılıcını öpüşünü anımsatıyor.
Pazar aynı zamanda fotoğrafçıların
da uğrak yeri olan bir mekân. Tarihin nefes alışını belgelemek isteyen fotoğrafçılar
makinelerini kapıp burada çekim yapıyorlar.
Venedik maskesi pazarda en ilginç objelerden biri
olarak gözüme çarpıyor ve bir antika meraklısının elinde değerini buluyor.
Pazar esnafı birbiriyle kaynaşmış ve
güzel bir atmosfer var. Eski yıllarda küçük kentlerdeki esnaf geliyor aklıma.
Her zaman birbiriyle şakalaşan, birlikte gülen, birlikte ağlayan esnaf zaman
zaman derin sohbetlere dalar ve memleket meseleleriyle meşgul olurlardı.
Eski el yazmaları ve değerli
kitaplar da pazarda alıcı bekliyor. Bazen çok enteresan eserler bulunuyor.
Bunları gören koleksiyoncular uzun uzun bu eserleri inceliyorlar.
Güzel bir günün sonunda bir nebze
görsel tatmin, bir nebze de aradığını bulmanın mutluluğuyla alıcılar evlerine
doğru yollanırken, satıcılar da bir diğer ayın pazar gününde buluşmak üzere tezgâhlarını
toplayıp vedalaşıyorlar.
Yazan ve fotoğraflar: C. Deniz SEYRAN















Hiç yorum yok:
Yorum Gönder